5 Eylül 2010 Pazar

Los Lunes Al Sol / Güneşli Pazartesiler...



Pazartesi.. Pek çoğunuzun nefret ettiği gün, belki de cuma günlerini sevme nedeniniz.. İş başı yapılan gün, "iş"çinin paydos vakti gelene kadar emeğini sarf ettiği gün.. Güneşli olmasına dahi sevinmediğiniz o güne uzak kalanların filmi bu "Akdenizliliği" iliklerinize kadar hissettiren film. "Pazartesi"leri ellerinden alınan bir avuç tersane işçisinin hayatlarından kesitlerle yüzleştiğiniz, son zamanlardan tanıdık gelen bir film. Biri evliliğinde maddi imkan(sız)lıklardan doğan sorunlarla boğuşan,biri umudunu iş görüşmelerinde yaşatan, genç görünmek uğruna saçını boyayıp oğlunun kıyafetlerini karıştıran, biri karısı tarafından terk edilmiş, ömrünün son yıllarını "boşlukta" yaşayan, biri ise hayatı hiç umursamayan, kendi deyimiyle "düşmemiş, kendini bırakmış" üç dostun, çıkarılacakları tersaneden tazminat almayı kabul etmemiş ve beş parasız kalmış dört kafadarın, her akşamı aynı tersaneden iş arkadaşlarının "kafayı kullanarak" aldığı tazminatla açtığı barda noktalanan yaşamlarını konu alan, insanı gerçek öykülerle yüz yüze getiren bir film. Filmin mottosu olan "gerçek bir hikayeden uyarlama değil, binlercesinden uyarlanmıştır." cümlesi tekrar edip duruyor zihninizde, kendiliğinden.

Filmin bu denli beğenilmesinin iki temel unsuru var. Bunlardan biri şüphesiz Javier Bardem. Her filminde hem fiziksel, hem karakter olarak birbirinden farklı rollerde hayranlıkla izlediğimiz İspanyol oyuncu, bu defa grubun doğuştan gamsız, doğuştan karizmatik elemanı olarak göze çarpıyor. İşten çıkarılma sürecindeki ayaklanmada  kırdığı lambanın tazminatını "etik açıdan doğru bulmadığı için" ödemeyi reddeden, belki bu yüzden lamba takıntısı oluşmuş, her durumda kendi bakış açısını yansıtan "Santa" rolünde bir kere daha "büyük oyuncu" ne demek gösteriyor bizlere. Filmi izlemeyi düşünenler için "8000 peseta", "kriter" ve yazının sonunda alıntılayacağım "Ağustos böceği ve Karınca Hikayesi"ne kattığı yorum filmin hafızalara kazınan dakikalarını inşa ediyor.

Filmin dikkat çekici olmasında ikinci unsur ise kapitalizme sert bir eleştiri getirmeden, tabir-i caizse "çaktırmadan" işçi sınıfının yanında yer alışını hissettirmesi. Hani her gün haberlerde aleyhinde kararlar alındığında destek cümleleri kurduğumuz, sonra toplanıp tek yumruk olmaya çalıştıklarında "nankör" dediğiniz işçiler var ya, tam da onlar yer alıyor başrolde, birkaçı değil, binlercesi yer alıyor aslında. Ve öyle bir cümle kuruyor ki film, kalkın yürüyün, yek vücut, tek yumruk olun dercesine. .Aynen aktarıyorum o benzetmeyi..

" siyam ikizleri gibi. onlar birbirlerine yapışıklar. biz de birbirimize yapışığız. eğer birimiz düşerse, hepimiz düşeriz. eğer biri düzülürse... aynen öyle, diğerleri de düzülür. çünkü hepimiz aynı şeyiz aslında. aynı şey. siyam ikizleri gibi. aynı şey." .

Film o denli iyi ve samimi ki, ekşi'de bir yazar kurulabilecek en güzel cümleyi kurmuş filmi tanımlamak için : sokak lambalarına düşman yapıyor insanı.. öyle samimi bi film..

İzlememiş olanlar için tavsiye ederken, söz verdiğim gibi "Karınca ve Ağustos Böceği Hikayesi" ni Santa'nın bakış açısıyla aktaralım ve bitirelim yazımızı.. Küfürlü kısımlar için yapılabilecek bir şey yok, ne de olsa işçi sınıfının ağzında bir çiçekten farksızdır...


"bir varmış, bir yokmuş bir ağustos böceği ile bir karınca varmış karınca çok çalışkanmış ama ağustos böceği tembelmiş karınca çalışırken ağustos böceği çalar oynarmış günler geçmiş karınca bütün yaz çalışmış bir sürü yiyecek biriktirmiş kış gelince ağustos böceği aç kalmış karıncanınsa her şeyi varmış ağustos böceği karıncaya gelmiş karınca ona ağustos böceği kardeş sen de çalışsaydın sen de aç ve açıkta olmazdın demiş ve ona kapıyı açmamış"
bu karınca spekülatör g.tün teki. ayrıca masalda neden ağustos böceği olarak doğulduğunun sebebi anlatılmıyor. çünkü ağustos böceği olarak doğduysan  hapı yuttun demektir !"

4 Eylül 2010 Cumartesi

Black..

Bir filmi nasıl anlatmalı, ilk defa bilemiyorum sanırım... 2005 yapımı olmasına rağmen çoğu kimsenin bilmediğine mi üzüleyim, yoksa filmi izlemiş şanslı azınlıktan biri olduğum için saklı hazineyi ele geçirmiş korsanlar gibi sevineyim mi... Hani boy boy listeler yapılır, her yıl belirli zamanlarda karşımıza çıkar ya, "ölmeden izlenmesi gereken filmler" diye kalın puntolar altonda, işte böyle bir liste yapılacaksa, gözü kapalı girecek filmlerden birisi bu film. Hint yapımı olmasına bakıp bize garip -ve hatta komik-  gelen dans figürleriyle karşılaşacağınızı, zaman kaybı vasat filmlerden birini izlemiş olacağınızı düşünmek izlediğinizde pişmanlık hissi verecek bir önyargı.

Gözü kapalı dedik ya, film de gözleri ve kulakları doğuştan işlevsiz bir kız olan Michelle ile ona hayatı veren, hayata da onu kazandıran öğretmeni Debraj (Amitabh Bachchan) arasındaki ilişki ekseninde odaklanıyor. Ailesi tarafından nerede olduğu belli olsun diye zil takılmış, elleriyle yemek yemesinden yürüyüşüne vahşi bir hayvanı andıran çocuk Michelle' den yola çıkarak üniversite mezunu genç kız Michelle'e varan süreci, aynı zaman zarfında Michelle'e hayatını adayan çılgın öğretmen Debraj' dan hız alıp alzheimer hastalığına yakalanmış ve zamanla hayaletten farkı kalmamış ihtiyar Debraj' a ulaşan bir film "Black". Michelle, geçmişe ait hiçbir şey hatırlamayan öğretmeni bulunduğunda, hayatını kendisine adayan öğretmenine ortak düşlerini hatırlatmak için sayfaları dolduruyor. Kendisine öğretilmeyen tek sözcüğü, "imkansız" ı  başarmak uğruna sayfaları doldururken, bizler de muazzam bir hikayeye şahit oluyoruz ekran başında.

Filmle ilgili akılda kalan bir kaç nokta ve hafızaya yerleşen cümleler var. İlk aklıma gelen Michelle' in çocukluğunu canlandıran Ayesha Kapoor. Güneşi Gördüm filminde zihinsel engelli kızı canlandıran Tuğse Gökhan' ı anımsadım her sahnede ister istemez. Filmi izleme şansı bulanlar bu benzerliğe şaşıracaklardır. Benim aklımda kalan replik ise üniversitede ilk sınıfında 2. kez kalan Michelle'in öğretmeni Debraj'la dans ettiği sahnede geliyor, "diğerleri" ile onun arasındaki farkı özetleyen cümle ; " Herkes başarılarını kutlardı, biz ise başaramayışımızı" .. Ve filmle ilgili en popüler replik : "Onun alfabesi, benimki gibi a-b-c-d ile başlamayacak..S-İ-Y-A-H ile başlayacak.. " .