29 Ekim 2010 Cuma

Bazen bir çift ayakkabıdır mutluluk..Children of Heaven / Cennetin Çocukları


Tamire götürdüğü kardeşinin ayakkabısı için bir koşu yarışına katılabilir mi insan, hem de 3. olmayı hedefleyerek? Ya da bir çocuğun tüm mutluluğunu alıp götürebilir mi bir çift eskimiş ayakkabı? Büyüklere garip gelecektir muhakkak fakat minik bedenlerin koca yüreklerini fark etmeniz için elinden gelen bu film doğruluyor bu cümleyi.

Kardeşinin ayakkabısını kaybeden Ali, baba korkusuyla seçtiği yolda ayakkabısını kardeşiyle paylaşmak zorunda kalırken, siz de Majid Majidi’ nin sunduğu İran manzarasına ve iki minik kardeşin yaşadıklarına ortak oluyorsunuz. Doğu sinemasının zihinlerdeki karşılığı olan “durağan fakat sıcacık” ibaresi bu filme  yakışıyor doğrusu. İran’daki  sosyo-ekonomik duruma küçük bir pencere açarken iki kardeşin dünyasından,  aynı zamanda sizce çok geride bıraktığınız  minik yüreklerinizin, kardeş sırlarınızın, anne-babadan saklanan maceralarınızın da  zihninizde canlanmasını önleyemiyorsunuz sahneler birbirini takip ettikçe.  Sonunda birinci olduğunuz yarışın ardından  nasıl sevinemezsiniz, onu anlıyorsunuz, içiniz burkularak da olsa. Keyifli bir haftasonu için ideal olmasa da, sinemasever olduğunu iddia eden bünyelerin raflarında yer alması gereken bir film geride kalıyor 89 dakikanın ardından. İyi seyirler dilerim.

La siciliana ribelle-The Sicilian Girl

***23 Ekim 2010 tarihinde http://www.iy2.net/la-siciliana-ribelle-the-sicilian-girl.html adresinde yayımlanmıştır.***

Sicilya’nın kendine özgü kurallarıyla süren yaşam, bu kuralları belirleyen bir adam, tek gerçek kahramanı babası olan küçük Rita… Filmin ilk 10 dakikasında seyirci de Rita’nın dünyasına uyum sağlamakta ve kahramanı olan babasını benimsemekte hiçbir zorluk yaşamıyor,ta ki eski mafya usulleriyle işlenen bir cinayete kadar.Ardından gözlerinin önünde öldürülen babasıyla beraber tüm renkleri unutuveriyor, “ancak bir sicilyalının giyebileceği” siyah kalıyor Yıllar geçtikçe günlükler ve öfke dolu bir yürek biriktiren Rita abisinin de öldürülmesiyle harekete geçmeye karar veriyor ve küçük bir kızken “beş para etmez” bellediği savcıya sığınıyor işi yarım bırakmak istemeyen mafyadan ve nefret ettiği kasabasından kaçarak. İşte bu andan itibaren bizler de Rita’yla beraber herşeyin değişimine şahit oluyoruz içimiz buruklaşsa da. Kahraman olmaktan çok uzak bir baba , kızını en başından beri istememiş bir anne, mafyaya bağlılığı ağır basan çocukluk aşkı, beş para etmez dediği savcı.. Gerçek bir hikayeden aktarılmasa bu denli etkileyici gelir miydi bilmem fakat gerçek olaydan sonraki görüntüleriyle beraber Rita’nın son sözleri ekranda belirirken insan düşünmeden edemiyor… İyi seyirler dileyerek son cümleyi ekleyeyim yazının sonuna :
 
Belki de dürüst bir dünya hiç bir zaman varolmayacak. Ama bizi hayal kurmaktan kim alıkoyabilir ki? Eğer her birimiz değişmek için çaba sarfedersek, belki başarılı olabiliriz…
Rita ATRİA