21 Kasım 2010 Pazar

State Of Play / Devlet Oyunları



2009 yılı öylesine tanıtımla şişirilmiş yapımların yılı olmalı ki 2012, Transformers: Yenilenlerin İntikamı, Garez 3, Turnuva, Testere 6, Son Durak 4-3D ve hatta azımsanmayacak bir kesime göre Avatar gibi filmlerin; ve öyle başarılı filmlerin yılıydı ki , yine Avatar, 9, Halk Düşmanları, Aşk Dersi (An Education), Up gibi filmlerin arasında bu film kaybolup gitmiş, gişede çakılmış olsun. Russell Crowe, Ben Affleck, Helen Mirren gibi tanıdık isimlerin yanına “Zaman Yolcusunun Karısı”, “Sherlock Holmes” gibi yapımlarda zihnimize not ettiğimiz Rachel McAdams eklenmiş ve ne göklere çıkarabileceğimiz, ne de vasat olarak nitelendirebileceğimiz, seyir zevki ortalamanın üstünde bir film ortaya çıkmış. Aslında tam da imbd notu gibi bir film ; 10 üzerinden 7,3.

Filmle ilgili her ne söylersem söyleyeyim, internet tabiriyle “spoiler”, yani izlememişlerin okumaması gereken bilgi vermiş olacağım için en iyisi bu filmi izleyin demek.İzleyin ki, son 4-5 senedir artık insanı bıktırmaktan ve filmi “bayağı”laştırmaktan başka bir esprisi kalmayan sonu sürprizli filmler (!) sürüsünden ayrılmayı başarmış bir film izlemiş olun, o hazzı yaşayın ve filme harcadığınız vakte üzülmeme hissini yaşayın.

Hippi edebiyat öğretmeninin etkisinde kalmış gazeteci rolünde Russell Crowe ile tanışıp bir hırsız ve bir pizza dağıtıcısının öldürülmesi ile bir politikacının asistanının ölümü arasındaki bağı kurmaya, bir politikacının etrafına örülen kumpası çözmeye, parçaları birleştirmeye çalışın. Arkadaşı için çırpınan bir adamın “sektörün devleri” karşısındaki mücadelesine ortak olun ve sonunda da kullanılmış olmaktan kurtulamayın. Bu kadarı bile filmle ilgili büyük ipucu içerse de filmi en “düz”, en “ipucu”suz anlatmanın, sonunda yaşanan duyguyu törpülememenin en uygun yolu bu olsa gerek.

Daha şimdiden hafızanızdan silinmiş filmlere yenilerini eklemektense, en azından aklınızda kalacak bir film izlemiş olun. Hoş bir seyirlikten bir adım daha ötede bir film demek en uygun tabir olur.

İyi seyirler dilerim.

6 Kasım 2010 Cumartesi

İyi ki doğdun çocuk..

Ölüm seni yanıltmasın.. bir düşün yaşayanları.. alnını korkusuzca kaldır.. kimin yanındasın?..yerin neresi?..ve senin en çaresiz anında tek silahın nedir?...

İyi ki doğdun çocuk.. 34 yılını aramızda yaşadın 39 yılının.. 5 yıldır bizi izliyorsun.. Sesini duyurdukça sığmıyorsun, taşıyorsun gözlerden.. İyi ki doğdun çocuk.. İyi ki vardın.. İyi ki varsın..

Brassed Off (1994)

“1984′ten bu yana (1994′e kadar) Büyük Britanya’ da 140 maden kapatıldı ve bu çeyrek milyon kişinin işsiz kalmasına yol açtı.” . Bu yazı ile sona eren ve tepeden tırnağa işçi sınıfına ait olan bir filmin en vurucu sahnesinin de ezilmişler için mücadele veren Ernesto “Che” Guevara’ nın favorisi olduğu rivayet edilen “Rodrigo’ nun konçertosu eşliğinde yaşanması kadar hoş bir uyum olabilir miydi? Ya kapanış sekansında eşlik eden “Zaferin ve Umudun Toprakları” gibi pek çok doyumsuz eser? Hani yan yana gelmesi ayıpmış gibi düşünülen “burjuva müziği” ve “işçi sınıfı” aynı potada eritilirken asıl mesele olan politik mesajın ıskalanmaması, arka planda kalmaması ve hafızalara kazınması? Hangi övgüyle tanımlamalı, hangi sıfatları arka arkaya dizmeli, bilemiyorum. Tüm işçi filmleri gibi aslında.
Ülkemizde de -malesef- sıkça duymaya başladığımız madencilerin, madencilerden yola çıkarak sömürülen, istismar edilen, hakları avuçlarından alınan tüm işçiler için kurulan süsten ve abartıdan uzak, ancak meselenin özünü “bodoslama” söylemekten kaçınmayan 1994 yapımı bir İngiliz filmi kalıyor hafızamda 147 dakikanın sonunda. “Küfür burjuva sınıfının ağzında lağım çukuru, işçinin ağzında ise bir çiçektir” diyen Can Yücel’ le bitirmek de vardı ama en güzeli filme dair son bir cümle kurmak.

“Düzen”den “düz”enden sıkıldıysanız, tv’lerde oynayan köşklü çiftlikli dizilerden bıktıysanız size göre bir film. Saraylardan, köşklerden, bol ışıklı salonlardan değil; çamura bulanmış fabrika kapısından, tefecilerin haciz ettiği evden, nefes alıp kan tüküren madenci ciğerinden bir film. İyi seyirler dilerim.

Not: Dayanamadım, bu gönlümü çalan sahneyi eklemek istedim.