24 Temmuz 2010 Cumartesi

A Man For All Seasons / Her Devrin Adamı

Adıyla ilgili bir muammadır ismini duydukça aklıma gelen, bu konuya değineyim filme geçmeden. Film kabaca tarif etmek gerekirse; işini, ailesini, dostlarını, itibarını ve hatta hayatını kaybetmek pahasına doğru olduğuna inandıklarından vazgeçmeyen bir "aziz"in yaşamı ve idamına giden sürece mercek tutan bir filmdir "Her devrin adamı". İşte ismi -en azından dilimize çevrilmiş ismi- de tam bu noktada kafama takılır her karşılaştığımda. Filmde baş karakter olan doğrusunu terk etmeyen insanın her devirde bulunmasına, filmde ve gerçek hayatta idam edilmesine inat, hiç eksilmemesine dair bir temenni midir, yoksa bu karakteri idama sürükleyen kral yalakası insanlara yapılan bir vurgu mudur, isimle anlatılmak istenen? Kimbilir, belki de her ikisi de saklıdır isimde. Öyle ya, devir geçtikçe eksilmeyen, aksine artan ve yeryüzümün her yanını kaplayan insan modeli oldu "işini bilen"ler, ne yazık ki.. Halbuki dalga geçilse, gülünüp geçilse, bu yoldan alıkonulmak istense, ya da kayda değer bulunmasai sırt çevrilse bile nasıl razı gelir ki insan başkalarının fikrine taparcasına sahip çıkmaya, kendi fikrinden, kendi akıl emeğinden daha kabul edilebilir bulmaya? Kötü fikir sahibi olmak dahi hiç bir fikir sahibi olmamaktan iyi değil midir?

Modern zamanın kabul gören tavrı bir fikre biat etmek olsa da, belki de senin benim suskunluğumuz, çekinmemiz, ayıplanma korkusu, dışlanma endişesi neden olmadı mı bu çağın zihinsel kısırlık çağı olmasına sebep? Kendi fikrimiz olmadı mı bilgi sahibi olmadıklarımız hakkında? İki tuş uzaktayken bilgi, ulaşmaktan üşenmemiz değil mi sizce de? Modern zamanın en büyük erdemi oldu artık doğru bildiğinden şaşmamak. Şaşılacak şey değil mi, olması gereken tavrın alkışlanan, kolay kolay cesaret edilemeyen bir tavır haline gelmesi?

Bir film, bir isim, satırlarca yakarış.. Ne çok isyan biriktirdin şu 80 kilo bünyeye be dünya..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder